Diyabet ve Aile
Diyabetes
Mellitus, diyabetli bireyler ve ailelerinin yaşamları üzerinde önemli
etkisi olan bir durumdur. Diyabetli hastalar normal yaşantılarını devam
ettirirken hastalıkları ile ilişkili problemlerle de karşı karşıyadır.
Diyabette kişisel bakım uygulamalarını öğrenmek, bu davranışları günlük
yaşamla bütünleştirmek, diğer sorumluluklar ve yaşam stresiyle birlikte
zor ve yorucu olmaktadır.
Ek olarak diyabete bağlı gelişen
akut ve kronik komplikasyonlar kişinin iyilik halini ve sosyal hayatını
olumsuz etkilemektedir. Diyabetli hastaların diyabet yönetimleri için
temel yardımcıları ise aileleri ve yakın çevreleridir. Diyabet teşhisini
izleyen süreç içerisinde diyabetli birey ve ailesi zaman ve paraya
eskiye göre daha fazla ihtiyaç duyar.
Bu durum hastalığın
tipi, ciddiyeti, uygulanan tedavi yöntemi, hastalığın diğer sistemler
üzerindeki etkileri ve kan şekerinin düzeni ile yakından ilişkilidir.
Her durumda hastalık diyabetli bireyi olduğu kadar ailesini de
etkilemektedir. Özellikle yaşlı, düşkün, organ kaybı gelişmiş hastaların
diyabet yönetimi yakınlarının ilgi ve eğitimini gerektirir. Öğünlerin
planlanması, ilaçların zamanında ve dozunda alınması, insülin
enjeksiyonlarının yapılması, kan şekerinin kontrol edilmesinden
öncelikle aile bireyleri sorumludur.
Diyabetli psikolojisi
Sağlığımızla ilgili herhangi akut ya da kronik ciddi bir durum, bizde psikolojik tepkiler oluşmasına neden olabilir.
Bu
tepkiler tamamen doğal ve sağlıklıdır. Bu durum, özellikle kişinin bir
uyum sağlama sürecine gereksinim duyduğu uzun süreli veya ömür boyu
sürecek hastalıklarda ortaya çıkar. Hastalığın ve tedavisinin yarattığı
gerginlik, kişinin uyum kapasitesini tüketerek, psikolojik tepkiler
ortaya çıkmasına neden olabilir. Ancak şunu da belirtelim ki, bu
tepkileri herkes yaşamak zorunda olmadığı gibi bunların şekli veya
şiddeti de kişiden kişiye değişebilir.
Yaşam boyu süren bir
hastalık olan diyabet tanısı konduktan sonra, yaşam tarzınızda zaman
zaman sizi oldukça zorlayacak değişiklikler yapmak zorunda kalırsınız.
Bu değişiklikler sadece sizin değil, aynı zamanda ailenizin de yaşamını
etkileyen bir boyutta olabilir.
Diyabet tanısı alan bir kişi
olarak sizin ve ailenizin, uyum sürecinde yaşayabileceğiniz psikolojik
tepkiler şöyle sıralanabilir:
İnkar
Size doktor tarafından
konulan "Diyabetes Mellitus" tanısı almadığınızı ya da bu hastalığın
bir süre sonra geçeceğini düşünebilirsiniz. İlaçlarınızı almayı ya da
kan şekeri düzeyinizi ölçmeyi bilinçli olarak ihmal edebilir, sağlıksız
yiyeceklere yönelebilir. Aile üyeleri de mümkün olduğunca diyabet
hastalığı hakkında hiç bir şey düşünmemeye çalışabilir.
Öfke
"Neden ben?"
şeklinde düşünüp ailenize ya da arkadaşlarınıza karşı öfke
duyabilirsiniz. Özellikle çocuk ve ergen hastaların aileleri
kendilerine, eşlerine ya da doktorlara karşı kızgınlık hissedebilirler.
Aslında bu durumda kızgınlık duyulan, diyabetin kendisidir.
Depresyon
Kendinizi
üzgün, yorgun ya da ümitsiz hisedebilir, diyabetin hayatınızı
mahvettiğini düşünebilirsiniz. Aynı zamanda, aile üyeleri de depresyon
yaşayabilirler. Sık sık ağlayarak, diyabetle ilgili en olumsuz
olasılıkların ileri yıllarda kendilerinde de gelişeceği düşüncesinde
yoğunlaşabilirler.
Korku ve Kaygı
Diyabetiniz ve
yaşamınızdaki diğer şeyler hakkında endişe duyabilirsiniz. Tip 1 diyabet
tanısı almışsanız, insülin iğnelerinden çekinebilirsiniz. Hipoglisemik
reaksiyonlar (kan şekerinin ani düşmesi) sırasında yaşananlar sizi
korkutabilir. Yaşam boyu sizinle beraber olacak bir hastalığa sahip olma
düşüncesi sizde panik duygusu yaratabilir. Ayrıca aileniz de tedavide
yanlış ya da eksik birşey yapabilecekleri endişesini taşıyabilirler.
Suçluluk
Diyabetli
olmanızın sizin hatanız olduğunu düşünebilirsiniz. Ailenin geri
kalanının yaşamlarını kısıtladığınız ve bir şekilde yaşam tarzlarını
değiştirmek zorunda bıraktığınız düşüncesiyle suçluluk
hissedebilirsiniz. Çocuk ve ergen diyabetlilerin aileleri ise, hastalığı
kendi hatalarıymış gibi hissedebilirler ya da daha erken fark
etmedikleri için kendilerini suçlayabilirler.
Buraya kadar
anlatılanlar, sizi korkutmasın. Hem diyabet tanısı alan kişi, hem de
ailesi için kızgınlık, üzüntü, şaşkınlık ya da diğer duyguları hissetmek
son derece doğal ve sağlıklıdır. Unutulmamalıdır ki, tüm bu duygusal
karışıklık esnasında hem diyabetli bireye, hem de ailesine yardımcı
olabilecek çeşitli yöntemler bulunmaktadır.
Psikolojik Tepkilerle Nasıl Baş Edebilirim?
İnkar İle Baş Etme
Destekleyici
aile üyeleri ve arkadaşlarınızla diyabet hakkında konuşun. Hastalık
hakkında olabildiğince bilgi edinmenizin ve yakın çevreden bir diyabetik
birey ile paylaşımlarda bulunmanızın da hastalığınızı kabul sürecinde
size yararı olacaktır.
Öfkeyi Yatıştırma
Fiziksel bir
aktivite, duyguların yazıya dökülmesi, derin nefes alıp 10'a kadar sayma
gibi gevşeme egzersizleri, öfkeyi yatıştırmak için kullanılabilecek
yöntemlerden bazılarıdır.
Depresyon, Korku ve Kaygı ile Baş Etme
Duyguların
bir aile üyesi ya da bir arkadaş ile paylaşılması, düşünce ve
duyguların yazılması, yürüyüş ya da egzersiz yapılması, tüm ailenin
birlikte yapabileceği bir aktivite planlanması, bir süreliğine de olsa
diyabeti düşünmemenizi sağlayabilir.
Suçluluk Duygusundan Kurtulmak
Neden
bazı insanların diyabeti olduğunu kimse bilmemektedir. Hiç kimse
diyabet hastalığının gelişmesine neden olabilecek bir şey yapamaz.
Diyabetin kendi yaptığınız bir hatanın sonucunda ortaya çıkmadığı
konusunda rahat olun.
Diyabet tanısına verilen duygusal tepkilerle
baş etmede öncelik, bilgi ve duyguların paylaşılmasıdır. Yukarıda
anlatılan yöntemlere ve kendi çabalarınıza rağmen hala kendinizi
sıkıntıda hissediyorsanız, hastalığa uyum süreci uzamışsa ya da
duygularınızın şiddetinde zaman içerisinde bir azalma olmadıysa, hem
sizin, hem de ailenizin psikolojik profesyonel yardım almanızda fayda
vardır. Doktorunuza bu sıkıntılarınızdan bahsederseniz, sizi uygun bir
uzmana yönlendirecektir.
Buraya kadar ilk kez diyabet tanısı almış
olan kişilerde hastalığa alışma sürecinde ortaya çıkabilecek psikolojik
tepkilerden ve bu tepkilerle nasıl başa çıkabileceğimizden bahsettik.
Daha
önce de belirttiğimiz gibi, diyabet hayatınız boyunca sizinle birlikte
olacak bir durumdur. Dolayısıyla, onunla ilk tanışmamızda verilen
psikolojik tepkiler ortadan kalksa bile, zaman içerisinde diyabetin
mükemmel tedavisi için lazım olanları (düzenli olarak ilaç kullanmak ve
yemek yeme zorunda olmanız, yiyeceklerinize dikkat etmeniz, insülin
iğnesi kullanıyorsanız, zamanı geldiğinde her işi bırakıp ya da tatil
günü bile erken kalkıp iğnenizi yapmanız gibi) yerine getirmekten dolayı
bir bıkkınlık ortaya çıkabilir. Hastalıkla ilgili herhangi bir sorun
moralinizi bozabilir. Ağızdan aldığınız ilacın yerine bundan böyle her
gün insülin iğnesi kullanmanız gerektiğinin söylenmesi ya da diyabete
bağlı başka bir rahatsızlığın (göz, böbrek veya kalp rahatsızlıkları
gibi) ortaya çıkması, sizde çaresizlik, mutsuzluk, korku ya da hüzün
gibi duygusal tepkiler oluşmasına neden olabilir. Ayrıca, zaman zaman
kan şekerinizin ani düşmesi de sizde korku yaratabilir.
Diyabetik
bireylerin bir çoğunun yaşadığı bir başka korku ise, kendilerine diğer
insanlardan farklı davranılmasıdır. Bazılarınız diyabetiniz olduğunu
açıkça söylerken, bazılarınız ise karşınızdakini iyi tanıyana dek
gizlemeyi tercih edebilirsiniz. Bu da, doğal davranamadığınız ve bir
şeyleri gizlemeye çalıştığınız için sizde sıkıntı yaratabilir.
Yukarıda
bahsettiklerimiz, diyabetin getirdiği zorluklarla mücadele ederken
karşınıza çıkabilecek ve pek çoğunuzun dönem dönem yaşadığı psikolojik
sorunlardır. Aslında sağlıklı bir yaşam için her insanın sizin gibi
düzenli ve sağlıklı yiyeceklerle beslenmesi, egzersiz yapması ve düzenli
yaşaması önerilir. Diğer insanlardan çok farklı bir yaşam sürüyor gibi
görünürken aslında siz sağlık için her insanın yapması gerekeni
yapıyorsunuz. Dolayısıyla, yapmak zorunda olduklarınızı bir
zorunlulukmuş gibi değil de, sağlıklı bir yaşam için yaptığınızı
düşünürseniz kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.
Yardımı Nereden Alabilirim?
Doktordan,
diyetisyenden, hemşireden, diyabeti olan kişilerden, aile
bireylerinizden ve Diyabet derneklerinden yardım alabilirsiniz.
Kendi
kendinize çözemediğiniz sorunlarınızı mutlaka aileniz, arkadaşlarınız,
doktorunuz ve bu alanda çalışan diğer profesyonellerle paylaşmaya ve
onlardan destek almaya açık olun.
Aile'nin Rolü
Çocukluk Çağında Diyabet ve Aile
Tip
1 Diyabetli çocuklarda ailenin rolü çok daha önemlidir. Diyabet,
çocukların ve gençlerin normal psikolojik ve sosyal gelişimlerini
engelleyebilir, aile düzeninin işleyişini bozabilir. Bu hastaların
diyabet bakımında sorumluluğun anne ve baba tarafından eşit olarak
paylaşılması gerekmektedir.
Temel sorumluluklar kan şekerinin
ölçülmesi ve takibi, insülin enjeksiyonunun yapılması, diyet ve egzersiz
programlarının takibidir. Ebeveynlerin bu aktivitelerde birbirlerine
destek olmaları gerekir.
Çocuğun diyabete uyum sağlama çabalarında
hem anne hem de babanın diyabete ilgi göstermesinin önemi büyüktür.
Ebeveynler klinik kontrollere beraber katılmalıdır. Diyabet bir aileyi
tümüyle etkileyeceğinden sorunların çözümünde ve diyabet bakımında tüm
aile bireyleri birlikte çalışmalıdır. Diyabetiyle en iyi başa çıkan
gençlerin, ailelerinden diyabet yönetimi konusunda destek ve yardım alan
gençler olduğu unutulmamalıdır.
Ayrı yaşayan anne babaların
diyabetli çocukları ile ilgili hayati bilgileri paylaşmaları iki ev
arasında gidip gelen çocuk açısından büyük önem taşır. Bu bilgiler;
çocuğun kan şekeri seviyesi, insülin dozu ve zamanları, beslenme düzeni,
egzersizleri ve herhangi bir hastalığıyla ilgili bilgilerdir. Acil
durumlarda gerekebilecek Glukagon, glukometre, kan şeker çubukları ve
idrar keton çubukları her iki evde de sürekli olarak bulundurulmalıdır.
Ebeveynler kişisel anlaşmazlıklarını bir kenara bırakıp çocukları ile
ilgilenecek kadar olgun davranabilmelidir. Tek ebeveynli yaşayan
çocuklarda ailenin diğer bireylerinin desteği büyük önem taşımaktadır.
Çocuğun
kendi yaş grubundaki diğer çocukların katıldığı etkinliklere katılması,
aile dışında arkadaşlara sahip olması ve aile dışı etkinliklerde
bulunması psikolojik ve sosyal gelişmi açısından çok önemlidir. Aile
diyabetli çocuğu sosyal aktivitelerden uzak tutmamalıdır. Diyabetli
çocuklara diğer çocuklar gibi davranılmadığında kendilerini farklı
hissetmeye başlarlar, bazen yalnız ve sevgisiz olduklarını düşünerek
kendilerine acımaya başlayabilirler. Bazen de istediklerini elde etmek
için diyabeti kullanabilirler. Böyle durumlarda aile fertleri çocuğun
kendilerini kullandığı hissine kapılabilir. Diyabetli çocuğa diğer
çocuklarla aynı biçimde davranıldığı takdirde bu sorunların büyük bir
kısmı aşılabilir.
Kardeşlerin de diyabet eğitiminin bir parçası
olmaları gerekir. Kardeşler, diyabetli kardeşlerinin de kendileriyle
aynı davranışı gördüklerini hissederlerse onlara ve ailelerine daha çok
yardımcı olabilirler. Diyabetli çocuğa aşırı ilgi gösterildiğinden
kardeşler genellikle kendilerini göz ardı edilmiş hissederler. Diyabetin
ne olduğunu anlamakta zorlanabilir, kardeşlerinin ölmesinden
korkabilir, hatta diyabete kendilerinin sebep olduğu düşüncesine
kapılabilirler. Bu sebeple kardeşler de hastalık hakkında
bilgilendirilmeli, takip ve tedavinin bir parçası olmaları
sağlanmalıdır.