Organ bağışı, bir insanın organlarının bir kısmının
veya tamamının, henüz sağlıklı iken, beyin ölümünün ardından başka
insanlarda yararlanılmak üzere bağışlanmasıdır.
Bir bakış
açısıyla; organ bağışının, kan naklinden farkı yoktur. Hayat kurtarma
anlamında, sağlıklı olan her organ bağışlanabilir. On sekiz yaşını
doldurmuş ve doğru ile yanlışı ayırabilme yeteneğine sahip herkes, başta
kalp olmak üzere, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi organlar;
kalp kapağı, göz kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi dokuları
bağışlayabilmekte, ve bunlar günümüz tıp teknolojisinde
nakledilebilmektedir. Bir kişi organlarını bağışlayarak birçok insana
yaşama şansı verebilir. Türkiye'de birçok devlet ve üniversite
hastanesinde organ bağışı işlemleri yapılmaktadır. Ayrıca yaşarken
yapılabilen (böbrek gibi) organ bağışı türleri de vardır. Bağışlanan
organların nakledilmesi, Sağlık Bakanlığı'nın denetim ve gözetiminde,
bilgisi dahilinde gerçekleştirilir. Çeşitli kurum ve kuruluşlar, zaman
zaman organ bağışı kampanyaları düzenlemektedir. 2000 yılında, organ
bağışı konusunda bir "Ulusal Koordinasyon Sistemi" oluşturularak, bakanlığın olanaklarıyla organ bekleyenler sistematik sıralamaya dahil edilmişlerdir. Organ bağışı;
- Sağlık Müdürlüklerinde,
- Hastanelerde,
- Emniyet Müdürlüklerinde (ehliyet alımı sırasında),
- Organ nakli yapan merkezlerde,
- Organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vb. kuruluşlarda yapılabilir.
Yasal Dayanağı
- Türkiye'de
1980 tarih ve 2238 sayılı yasa gereği organ bağışı yapılabilmesi için
18 yaşını doldurmuş olmak ve bu dileğin, iki tanık önünde, sözlü olarak
yapılması,genişletilmiş gönüllülük ve ayrıca bunun bir hekim tarafından
tasdik edilmesi yeterlidir. Bunun için en yakın sağlık kuruluşuna
başvurarak "Doku ve Organ Bağış Belge"si alınabilir. Bu belge,
genellikle nüfus kimlik cüzdanı yanında taşınarak, herhangi bir kaza
durumunda doktorların, gerekli organları kurtarması sağlanmaktadır.
2238 sayılı yasanın ilgili bazı maddeleri
Madde 3- Bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı organ ve doku alınması ve satılması yasaktır.
Madde
4- Bilimsel, istatistikî ve haber niteliğindeki bilgi dağıtımı halleri
ayrık olmak üzere, organ ve doku alınması ve verilmesine ilişkin her
türlü reklam yasaktır.
Madde 5-
Onsekiz yaşını doldurmamış ve mümeyyiz olmayan kişilerden Organ ve Doku
alınması yasaktır.(Bu madde canlı vericili nakilleri ilgilendirir)
Madde
6- Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden Organ ve Doku
alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve
tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki
tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim
tarafından onaylanması zorunludur.
Madde
11- Bu konunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin
ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulamak suretiyle,
biri kardiyolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de
anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan dört kişilik hekimler
kurulunca oy birliği ile saptanır.
Madde
12- Alıcının müdavi hekimi ile organ ve doku alınması, saklanması,
aşılanması ve naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin, ölüm halini
saptayacak hekimler kurulunda yer almaları yasaktır.
Madde
15- Bu kanuna aykırı şekilde organ ve doku alan, saklayan, aşılayan ve
nakledenlerle bunların alım ve satımını yapanlar, alım ve satımına
aracılık edenler veya bunun komisyonculuğunu yapanlar hakkında, fiil
daha ağır bir ceza gerektirmediği takdirde iki yıldan dört yıla kadar
hapis ve 50.000 TL’den 100.000 TL’ye kadar ağır para cezasına hüküm
olunur.
Organ bağışı yöntemleri
Temelde organ bağışı ile
ilgili dört yöntem vardır.Bu yöntemler,bağış yapan kendi isteği ile
organ bağışı yapmaya hazır olmadığı zamanlarda devreye girer. Bu
düzenlemeler şimdilik her yerde aynı şekilde kullanılmıyor. Her ülke
kendi kararlarını kendisi veriyor.
- İtiraz Yöntemi;
- Genişletilmiş İtiraz Yöntemi;
- Gönüllülük Yöntemi;
- Genişletilmiş Gönüllülük Yöntemi;
Bunların
içerisinde İtiraz Yöntemi en geniş kapsamlı yöntemdir. Bu yöntemde
sağlığında kesin itirazı olmayan herkesin organı bağış olarak kabul
edilir.
Genişletilmiş İtiraz Yöntemi ayrıca şöyle bir hakkı da
içerir: Bağışçının ölümünden sonra, potansiyel bağışçının akrabaları
organ bağışını, ölen kişinin, yaşarken yaptığı vasiyet olarak kabul
ederler.
Gönüllülük Yöntemi ise bağışçının yaşarken organlarını
bağışlayacağını kabul etmiş olması zorunluluğunu getirir. Kesin bir
organ bağışı yapmayı kabul etme prosedürü gerektirir. Bu nedenle çok dar
kapsamlıdır.
Genişletilmiş Gönüllülük Yöntemi'nde bağışçının
ölümünden sonra, ailesi de bağış için onay verebilir. Bu uygulama
Gönüllülük Yöntemi'ni genişletmektedir.
Bu dört yöntemin yanı sıra iki istisna yöntem daha vardır: Bilgilendirme Yöntemi ve Acil Durum Yöntemi
Bilgilendirme
Yöntemi'nde bağışçının izni şarttır. Eğer potansiyel bağışçının
yanında, organ bağışı yapmak istemesi ile ilgili herhangi bir yazılı
belge yoksa, bağışçı olmak istemiyordur. Bu durumda ailesine bilgi
verilmesi gerekir. Ailenin itiraz etme hakkı vardır.
Acil Durum Yöntemi'nde, bağışçının kendisinden veya ailesinden bir itiraz olsa bile, her durumda organ alınır.
Nakledilebilir Organlar
Tıpdaki
gelişmelerin bugün geldiği noktada, insan vücudunun birçok organı
nakledilebilmektedir. Burada sadece ölümden sonra bağışlanabilecek
organlarla, yaşarken de bağışlanabilir organlar arasında bir ayrım
yapmak gerekiyor.
Yaşarken bağışlanabilir organlarda, yaşayan bir
insan,diğer bir insana gerekli olan organı veya hücreyi bağışlar. Bu
organlar çift veya tabaka halinde olan veya kendini yenileme özelliğine
sahip olan organlardır. Örneğin böbrek, karaciğer ve yenilenebilir
özelliğe sahip hücreler veya kan, ilik ve üreme hücreleri gibi dokular.
Burada bağış yapanın yaşından ziyade organın durumu çok önemlidir;fakat
genelde 70 yaş üstündekilerin organları çok nadir durumlarda
alınmaktadır.
Ölümden sonra bağış kabul edilebilecek organlar ve
dokular: pankreas, damar, bağırsak, kulak kemikcikleri, deri, kalp, kalp
kapakçıkları, gözün saydam tabakası , kemikdokusu, kıkırdakdokusu,
karaciğer, akciğer, böbrek, kas ve beyin zarının bir kısmı.
Yaşarken yapılabilen bağış
Yaşarken
yapılabilen organ bağışlarında,vücudumuzda çift olması ve bağış yapanın
organını vermekle, fonksiyonlarını kaybetmemesi nedeniyle, böbrek
transplantasyonları başı çekmektedir. Giderek taransplantasyonu çoğalan
diğer organ ise, yüksek oranda yenilenebilir özelliği olan karaciğerdir.
Ancak karaciğerin tamamı bağışlanamaz.
Bağış yapan 18 yaşını
doldurmuş ve karar verebilecek durumda olmalıdır. Bağış yapan, yapılacak
müdahalenin şekli, büyüklüğü, olası tehlikeleri ve sağlığına şimdi ve
daha sonra gelebilecek zararlar konusunda bir doktor tarafından,başka
bir doktorunda bulunduğu ortamda aydınlatılmalıdır.
Ölümden sonra bağış
Ölümden
sonra nakil için organın alınması, ancak beyin ölümünün kesin tespit
edilmesi ve izin alındıktan sonra mümkündür. Türkiye'de genişletilmiş
gönüllülük yöntemi yürürlüktedir. Buna göre ortada Doku ve Organ Bağış
Belgesi varsa, nakledilmek için gerekli organlar alınır, yoksa ölen
kişinin akrabalarının rızası olursa ancak alınabilir. Kanunun ifadesi bu
şekilde olmasına rağmen genel uygulama gereği bugün için ülkemizde
aileden izin alınmadan organlar alınmaz. Bağış belgesi olsa da olmasa da
muhakkak aile izni alınması şarttır. Önce ölüden kan örneği alınır. Kan
grubu ve doku özellikleri tespit edilir. Bu veriler alınan organın kime
nakledilebileceğinin tespiti için çok önemlidir. Ayrıca organın
nakledileceği hastayı tehlikeye sokabilecek herhangi bir bulaşıcı
hastalık veya organda tümor olup olmadığı da burada tespit edilir.
Beyin ölümünün tespiti
Beyin
ölümü diğer koma halleri ve özellikle de bitkisel hayatla
karıştırılmamalıdır. Bu diğer hallerde bilinç kapalı olsa da ölüm söz
konusu değildir. Beyin ölümü geliştiği an solunum durmuş ve ölüm
gerçekleşmiştir. Diğer bir tabirle hasta son nefesini vermiştir. Bu
durumda ölüme dair en küçük bir kuşku bile kalmaz. Bazı insanlar beyin
ölümünün tespitine kuşku ile bakmaktadırlar. Bunlar organların alınması
uğruna, beyin ölümünün erken tespit edilmiş olabileceği endişesini
taşıyorlar. "2008 mart ayında Amerika'da 22 yaşındaki bir genç,yaptığı
bisiklet kazası sonucunda, komaya girdi ve bir süre sonra beyin ölümü
tespiti yapıldı. Ailesi organ bağışı için izin verdi. Fakat organ alımı
işleminden çok kısa bir süre önce bir uyarıya tepki gösterdi ve 2 ay
sonra taburcu edildi" şeklindeki haberlere medyada zaman zaman rastlansa
da gerçek anlamıyla günümüze kadar yanlış tanı konulmuş ya da tanı
konulduktan ve imzalar alındıktan sonra yaşayan tek bir vaka bile
yoktur. Burada önemli olan ilgili hekimlerin imzaları tamamlandıktan
sonraki süreçtir. Bu şekliyle yaşama geri dönmüş hiçbir vaka tıp
literatürüne geçmemiştir. Beyin ölümü tam ve gerçek anlamda ölümdür.
Diğer komalarla asla karıştırılmamalı ve konuyla ilgili popüler basın
haberlerinden yola çıkılarak fikir yürütülmemelidir.
Eğer organ
alınacak hasta, başka hücrelere de yayılma gösteren kanser
hastalıklarından (metastas) birisine, HIV virüsü (Aids) 'ne veya
Creutzfeld - Jacob hastalığının aktif virüslerine veya organları kronik
fonksiyon bozukluklarına sahipse, organ alınamaz.
Beyin ölümü
tanısını, ülkemizde esas olarak 4 branştan oluşan beyin ölümü tespit
kurulu koyar. Kurul nöroloji, nöroşirürji, anestezi ve kardiyoloji
uzmanlarından oluşur. Bu tanının konması, geri dönüşü mümkün olmayan bir
şekilde ölüme delalet eder. Kalbin çalışmasının veya durmasının ölümle
tam bir ilgisi yoktur çünkü kalp durduğunda da ölüm hemen gelişmez.
Dolaşımın durup beynin ölmesine kadar geçen süre içinde yaşam devam
eder. Kalp ameliyatlarının çoğunda kalp saatlerce durdurulmasına rağmen
dolaşım sağlanarak beynin yaşamasına çalışılır. Tersine beyin öldüğünde
ise kalp çalışsa dahi ölüm gerçekleşmiş ve tüm organlar için de artık az
bir zaman kalmış demektir. Ölüm kararını veren hekimler dünyadaki tüm
ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de organ naklinde çalışamazlar ve organ
naklinin dışında yer alırlar.
Kaynak: http://tr.wikipedia.org