Diyabetle Yaşamak
03 Aralık 2018

Diyabet ve Aile

Diyabetes Mellitus, diyabetli bireyler ve ailelerinin yaşamları üzerinde önemli etkisi olan bir durumdur. Diyabetli hastalar normal yaşantılarını devam ettirirken hastalıkları ile ilişkili problemlerle de karşı karşıyadır. Diyabette kişisel bakım uygulamalarını öğrenmek, bu davranışları günlük yaşamla bütünleştirmek, diğer sorumluluklar ve yaşam stresiyle birlikte zor ve yorucu olmaktadır.

Ek olarak diyabete bağlı gelişen akut ve kronik komplikasyonlar kişinin iyilik halini ve sosyal hayatını olumsuz etkilemektedir. Diyabetli hastaların diyabet yönetimleri için temel yardımcıları ise aileleri ve yakın çevreleridir. Diyabet teşhisini izleyen süreç içerisinde diyabetli birey ve ailesi zaman ve paraya eskiye göre daha fazla ihtiyaç duyar.

Bu durum hastalığın tipi, ciddiyeti, uygulanan tedavi yöntemi, hastalığın diğer sistemler üzerindeki etkileri ve kan şekerinin düzeni ile yakından ilişkilidir. Her durumda hastalık diyabetli bireyi olduğu kadar ailesini de etkilemektedir. Özellikle yaşlı, düşkün, organ kaybı gelişmiş hastaların diyabet yönetimi yakınlarının ilgi ve eğitimini gerektirir. Öğünlerin planlanması, ilaçların zamanında ve dozunda alınması, insülin enjeksiyonlarının yapılması, kan şekerinin kontrol edilmesinden öncelikle aile bireyleri sorumludur.

Diyabetli psikolojisi

Sağlığımızla ilgili herhangi akut ya da kronik ciddi bir durum, bizde psikolojik tepkiler oluşmasına neden olabilir.

Bu tepkiler tamamen doğal ve sağlıklıdır. Bu durum, özellikle kişinin bir uyum sağlama sürecine gereksinim duyduğu uzun süreli veya ömür boyu sürecek hastalıklarda ortaya çıkar. Hastalığın ve tedavisinin yarattığı gerginlik, kişinin uyum kapasitesini tüketerek, psikolojik tepkiler ortaya çıkmasına neden olabilir. Ancak şunu da belirtelim ki, bu tepkileri herkes yaşamak zorunda olmadığı gibi bunların şekli veya şiddeti de kişiden kişiye değişebilir.

Yaşam boyu süren bir hastalık olan diyabet tanısı konduktan sonra, yaşam tarzınızda zaman zaman sizi oldukça zorlayacak değişiklikler yapmak zorunda kalırsınız. Bu değişiklikler sadece sizin değil, aynı zamanda ailenizin de yaşamını etkileyen bir boyutta olabilir.

Diyabet tanısı alan bir kişi olarak sizin ve ailenizin, uyum sürecinde yaşayabileceğiniz psikolojik tepkiler şöyle sıralanabilir:

İnkar

Size doktor tarafından konulan "Diyabetes Mellitus" tanısı almadığınızı ya da bu hastalığın bir süre sonra geçeceğini düşünebilirsiniz. İlaçlarınızı almayı ya da kan şekeri düzeyinizi ölçmeyi bilinçli olarak ihmal edebilir, sağlıksız yiyeceklere yönelebilir. Aile üyeleri de mümkün olduğunca diyabet hastalığı hakkında hiç bir şey düşünmemeye çalışabilir.

Öfke

"Neden ben?" şeklinde düşünüp ailenize ya da arkadaşlarınıza karşı öfke duyabilirsiniz. Özellikle çocuk ve ergen hastaların aileleri kendilerine, eşlerine ya da doktorlara karşı kızgınlık hissedebilirler. Aslında bu durumda kızgınlık duyulan, diyabetin kendisidir.

Depresyon

Kendinizi üzgün, yorgun ya da ümitsiz hisedebilir, diyabetin hayatınızı mahvettiğini düşünebilirsiniz. Aynı zamanda, aile üyeleri de depresyon yaşayabilirler. Sık sık ağlayarak, diyabetle ilgili en olumsuz olasılıkların ileri yıllarda kendilerinde de gelişeceği düşüncesinde yoğunlaşabilirler.

Korku ve Kaygı

Diyabetiniz ve yaşamınızdaki diğer şeyler hakkında endişe duyabilirsiniz. Tip 1 diyabet tanısı almışsanız, insülin iğnelerinden çekinebilirsiniz. Hipoglisemik reaksiyonlar (kan şekerinin ani düşmesi) sırasında yaşananlar sizi korkutabilir. Yaşam boyu sizinle beraber olacak bir hastalığa sahip olma düşüncesi sizde panik duygusu yaratabilir. Ayrıca aileniz de tedavide yanlış ya da eksik birşey yapabilecekleri endişesini taşıyabilirler.

Suçluluk

Diyabetli olmanızın sizin hatanız olduğunu düşünebilirsiniz. Ailenin geri kalanının yaşamlarını kısıtladığınız ve bir şekilde yaşam tarzlarını değiştirmek zorunda bıraktığınız düşüncesiyle suçluluk hissedebilirsiniz. Çocuk ve ergen diyabetlilerin aileleri ise, hastalığı kendi hatalarıymış gibi hissedebilirler ya da daha erken fark etmedikleri için kendilerini suçlayabilirler.

Buraya kadar anlatılanlar, sizi korkutmasın. Hem diyabet tanısı alan kişi, hem de ailesi için kızgınlık, üzüntü, şaşkınlık ya da diğer duyguları hissetmek son derece doğal ve sağlıklıdır. Unutulmamalıdır ki, tüm bu duygusal karışıklık esnasında hem diyabetli bireye, hem de ailesine yardımcı olabilecek çeşitli yöntemler bulunmaktadır.

Psikolojik Tepkilerle Nasıl Baş Edebilirim?

İnkar İle Baş Etme

Destekleyici aile üyeleri ve arkadaşlarınızla diyabet hakkında konuşun. Hastalık hakkında olabildiğince bilgi edinmenizin ve yakın çevreden bir diyabetik birey ile paylaşımlarda bulunmanızın da hastalığınızı kabul sürecinde size yararı olacaktır.

Öfkeyi Yatıştırma

Fiziksel bir aktivite, duyguların yazıya dökülmesi, derin nefes alıp 10'a kadar sayma gibi gevşeme egzersizleri, öfkeyi yatıştırmak için kullanılabilecek yöntemlerden bazılarıdır.

Depresyon, Korku ve Kaygı ile Baş Etme

Duyguların bir aile üyesi ya da bir arkadaş ile paylaşılması, düşünce ve duyguların yazılması, yürüyüş ya da egzersiz yapılması, tüm ailenin birlikte yapabileceği bir aktivite planlanması, bir süreliğine de olsa diyabeti düşünmemenizi sağlayabilir.

Suçluluk Duygusundan Kurtulmak

Neden bazı insanların diyabeti olduğunu kimse bilmemektedir. Hiç kimse diyabet hastalığının gelişmesine neden olabilecek bir şey yapamaz. Diyabetin kendi yaptığınız bir hatanın sonucunda ortaya çıkmadığı konusunda rahat olun.

Diyabet tanısına verilen duygusal tepkilerle baş etmede öncelik, bilgi ve duyguların paylaşılmasıdır. Yukarıda anlatılan yöntemlere ve kendi çabalarınıza rağmen hala kendinizi sıkıntıda hissediyorsanız, hastalığa uyum süreci uzamışsa ya da duygularınızın şiddetinde zaman içerisinde bir azalma olmadıysa, hem sizin, hem de ailenizin psikolojik profesyonel yardım almanızda fayda vardır. Doktorunuza bu sıkıntılarınızdan bahsederseniz, sizi uygun bir uzmana yönlendirecektir.

Buraya kadar ilk kez diyabet tanısı almış olan kişilerde hastalığa alışma sürecinde ortaya çıkabilecek psikolojik tepkilerden ve bu tepkilerle nasıl başa çıkabileceğimizden bahsettik.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, diyabet hayatınız boyunca sizinle birlikte olacak bir durumdur. Dolayısıyla, onunla ilk tanışmamızda verilen psikolojik tepkiler ortadan kalksa bile, zaman içerisinde diyabetin mükemmel tedavisi için lazım olanları (düzenli olarak ilaç kullanmak ve yemek yeme zorunda olmanız, yiyeceklerinize dikkat etmeniz, insülin iğnesi kullanıyorsanız, zamanı geldiğinde her işi bırakıp ya da tatil günü bile erken kalkıp iğnenizi yapmanız gibi) yerine getirmekten dolayı bir bıkkınlık ortaya çıkabilir. Hastalıkla ilgili herhangi bir sorun moralinizi bozabilir. Ağızdan aldığınız ilacın yerine bundan böyle her gün insülin iğnesi kullanmanız gerektiğinin söylenmesi ya da diyabete bağlı başka bir rahatsızlığın (göz, böbrek veya kalp rahatsızlıkları gibi) ortaya çıkması, sizde çaresizlik, mutsuzluk, korku ya da hüzün gibi duygusal tepkiler oluşmasına neden olabilir. Ayrıca, zaman zaman kan şekerinizin ani düşmesi de sizde korku yaratabilir.

Diyabetik bireylerin bir çoğunun yaşadığı bir başka korku ise, kendilerine diğer insanlardan farklı davranılmasıdır. Bazılarınız diyabetiniz olduğunu açıkça söylerken, bazılarınız ise karşınızdakini iyi tanıyana dek gizlemeyi tercih edebilirsiniz. Bu da, doğal davranamadığınız ve bir şeyleri gizlemeye çalıştığınız için sizde sıkıntı yaratabilir.

Yukarıda bahsettiklerimiz, diyabetin getirdiği zorluklarla mücadele ederken karşınıza çıkabilecek ve pek çoğunuzun dönem dönem yaşadığı psikolojik sorunlardır. Aslında sağlıklı bir yaşam için her insanın sizin gibi düzenli ve sağlıklı yiyeceklerle beslenmesi, egzersiz yapması ve düzenli yaşaması önerilir. Diğer insanlardan çok farklı bir yaşam sürüyor gibi görünürken aslında siz sağlık için her insanın yapması gerekeni yapıyorsunuz. Dolayısıyla, yapmak zorunda olduklarınızı bir zorunlulukmuş gibi değil de, sağlıklı bir yaşam için yaptığınızı düşünürseniz kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.

Yardımı Nereden Alabilirim?

Doktordan, diyetisyenden, hemşireden, diyabeti olan kişilerden, aile bireylerinizden ve Diyabet derneklerinden yardım alabilirsiniz.

Kendi kendinize çözemediğiniz sorunlarınızı mutlaka aileniz, arkadaşlarınız, doktorunuz ve bu alanda çalışan diğer profesyonellerle paylaşmaya ve onlardan destek almaya açık olun.

Aile'nin Rolü

Çocukluk Çağında Diyabet ve Aile

Tip 1 Diyabetli çocuklarda ailenin rolü çok daha önemlidir. Diyabet, çocukların ve gençlerin normal psikolojik ve sosyal gelişimlerini engelleyebilir, aile düzeninin işleyişini bozabilir. Bu hastaların diyabet bakımında sorumluluğun anne ve baba tarafından eşit olarak paylaşılması gerekmektedir.

Temel sorumluluklar kan şekerinin ölçülmesi ve takibi, insülin enjeksiyonunun yapılması, diyet ve egzersiz programlarının takibidir. Ebeveynlerin bu aktivitelerde birbirlerine destek olmaları gerekir.

Çocuğun diyabete uyum sağlama çabalarında hem anne hem de babanın diyabete ilgi göstermesinin önemi büyüktür. Ebeveynler klinik kontrollere beraber katılmalıdır. Diyabet bir aileyi tümüyle etkileyeceğinden sorunların çözümünde ve diyabet bakımında tüm aile bireyleri birlikte çalışmalıdır. Diyabetiyle en iyi başa çıkan gençlerin, ailelerinden diyabet yönetimi konusunda destek ve yardım alan gençler olduğu unutulmamalıdır.

Ayrı yaşayan anne babaların diyabetli çocukları ile ilgili hayati bilgileri paylaşmaları iki ev arasında gidip gelen çocuk açısından büyük önem taşır. Bu bilgiler; çocuğun kan şekeri seviyesi, insülin dozu ve zamanları, beslenme düzeni, egzersizleri ve herhangi bir hastalığıyla ilgili bilgilerdir. Acil durumlarda gerekebilecek Glukagon, glukometre, kan şeker çubukları ve idrar keton çubukları her iki evde de sürekli olarak bulundurulmalıdır. Ebeveynler kişisel anlaşmazlıklarını bir kenara bırakıp çocukları ile ilgilenecek kadar olgun davranabilmelidir. Tek ebeveynli yaşayan çocuklarda ailenin diğer bireylerinin desteği büyük önem taşımaktadır.

Çocuğun kendi yaş grubundaki diğer çocukların katıldığı etkinliklere katılması, aile dışında arkadaşlara sahip olması ve aile dışı etkinliklerde bulunması psikolojik ve sosyal gelişmi açısından çok önemlidir. Aile diyabetli çocuğu sosyal aktivitelerden uzak tutmamalıdır. Diyabetli çocuklara diğer çocuklar gibi davranılmadığında kendilerini farklı hissetmeye başlarlar, bazen yalnız ve sevgisiz olduklarını düşünerek kendilerine acımaya başlayabilirler. Bazen de istediklerini elde etmek için diyabeti kullanabilirler. Böyle durumlarda aile fertleri çocuğun kendilerini kullandığı hissine kapılabilir. Diyabetli çocuğa diğer çocuklarla aynı biçimde davranıldığı takdirde bu sorunların büyük bir kısmı aşılabilir.

Kardeşlerin de diyabet eğitiminin bir parçası olmaları gerekir. Kardeşler, diyabetli kardeşlerinin de kendileriyle aynı davranışı gördüklerini hissederlerse onlara ve ailelerine daha çok yardımcı olabilirler. Diyabetli çocuğa aşırı ilgi gösterildiğinden kardeşler genellikle kendilerini göz ardı edilmiş hissederler. Diyabetin ne olduğunu anlamakta zorlanabilir, kardeşlerinin ölmesinden korkabilir, hatta diyabete kendilerinin sebep olduğu düşüncesine kapılabilirler. Bu sebeple kardeşler de hastalık hakkında bilgilendirilmeli, takip ve tedavinin bir parçası olmaları sağlanmalıdır.